H.E. Mr. Ersin Tatar and H.E. Mr. Nikos Christodoulides, met for the first time under the auspices of the Special Representative and Deputy Special Adviser of the UN Secretary-General on Cyprus, Mr. Colin Stewart, on 23 February in Nicosia, Cyprus. lakovos Hatzistavrou / Pool via REUTERS
Report 268 / Europe & Central Asia

Bölünmüş Bir Ada: Kıbrıs Sorunu İçin Sıradaki Adımlar

Müzakerelerin çöktüğü 2017 yılından beri Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk pozisyonları birbirinden uzaklaşmakta. Bazı önemli konularda iki taraf arasında işbirliği zorluklarla yürüyor.  Bu durum Doğu Akdeniz’de gerilimleri de besleyebiliyor. Yeniden birleşme artık düşük bir olasılık, fakat taraflar daha gerçekçi hedeflere doğru yol alabilirler. 

 

Yeni olan ne? Kıbrıs’ı iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon olarak yeniden birleştirmek için BM himayesinde yürütülen müzakerelerin çöktüğü 2017 yılından beri Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk pozisyonları birbirinden uzaklaşmakta. Giderek daha karmaşık bir hal alan jeopolitik durumun da etkisiyle, çözüm bir yana, görüşmelerin yeniden başlaması ihtimali bile azalmakta. 

Bu yeni gelişmeler neden önemli? Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasında egemenlik konusundaki anlaşmazlıklar, Kıbrıslı Türkleri adanın kuzeyinde tecrit etmekte, ekonomik kalkınmayı (açık denizdeki hidrokarbon yatakları da dahil olmak üzere) kısıtlamakta, iki tarafı da ilgilendiren konuların ele alınmasına yönelik çabaları aksatmakta ve askeri hareketliliğin arttığı bu bölgede gerginlikleri tırmandırmakta. 

Ne yapmalı? Kıbrıs’ın birleşmesine dair görüşmeler kısa vadede gündemde olmasa da güven artırıcı önlemler gerilimin azaltılmasına yardımcı olabilir ve karşılıklı çıkarlara hizmet edebilir. Yunanistan ve Türkiye’de yaklaşan seçimlerin ardından taraflar, AB ve diğer aktörlerin de desteğiyle, ticaret, seyahat, çevre ve diğer alanlarda iş birliğini geliştirilebilir.

Yönetici Özeti

Kıbrıs’ın yeniden birleşmesine yönelik beklentiler son altı yılda büyük ölçüde azaldı. Elli yıldır devam eden sonuçsuz müzakerelerin ardından 2017’de başarısızlıkla sonuçlanan zirve, uluslararası alanda tanınan (ancak Ankara’nın “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi” olarak adlandırdığı), Kıbrıs Cumhuriyeti’ni (KC) yöneten Kıbrıslı Rumlar ile adanın kuzeyinde (Ankara’nın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak tanıdığı) fiili bir devlet yapısına sahip olan Kıbrıslı Türkler arasında bir anlaşmaya varılması yönündeki umudu söndürdü. Askeri hareketliliğin arttığı Doğu Akdeniz’in jeopolitik açıdan gerginleşmesiyle Kıbrıs’taki iki taraf birbirinden daha da uzaklaştı. Kıbrıslı Rumlar Kuzey’in gün geçtikçe Ankara’nın güdümü altında kaldığını düşünürken, Kıbrıslı Türkler de Kıbrıslı Rumların sonuç odaklı bir müzakereye girmeye niyetsiz olduğu kanısında. Her iki tarafın da haklı olduğu noktalar var. Adadaki faali durum, hidrokarbon zenginliğinden faydalanılmasından çevrenin korunmasına kadar her konuyu karmaşıklaştırıyor. Kısa vadede yeniden birleşme gerçekçi olmasa da, ticaretin önünün açılması, iki toplum arasında iş birliğinin geliştirilmesi, ve birbirini anlama yönünde adımların atılması gibi nispeten mütevazı hedefleri görüşmek faydalı olabilir. 

Kıbrıs uzun yıllardır bölünmüş durumda. 1960’ın devlet yapısı hem Kıbrıslı Rumların hem de Kıbrıslı Türklerin iradelerini yansıtıyordu. 1963’te Kıbrıslı Türklerin taraflar arasında etnik şiddet sonucunda toplu olarak yerlerinden edilmeleri nedeniyle o tarihten bu yana Türkiye KC’yi tanımıyor. 1974’te Yunanistan’daki cunta hükümetinin desteğiyle Kıbrıs’ta bir askeri darbe girişimi yaşandı. Buna cevaben Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıslı Türkler için adanın yaklaşık üçte birinde ayrı bir bölge oluşturdu. Kuzey’deki yönetim 1983 yılında bağımsızlığını ilan etti, ancak bu oluşumu Türkiye dışında tanıyan bulunmuyor. 2004’te yapılan referandumda Kıbrıslı Rumların yüzde 75’inin yeniden birleşmeyi reddetmesine rağmen, Avrupa Birliği KC’yi üye olarak kabul etti. Sonraki süreçte iki tarafı birleştirme amaçlı BM müzakereleri başarısız oldu. Son olarak uzun süren bir hazırlık döneminden sonra 2017’de İsviçre’nin Crans Montana kentinde düzenlenen zirvede de bir anlaşma sağlanamadı.

Bu zirveden sonra görüşmelere devam yönünde ilgi azaldı ve gerilim arttı. Ankara, tarafların iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon olarak birleşmesine 40 yıldır verdiği desteği geri çekerek, "KKTC’nin” bağımsızlığının tanınmasından yana tavır aldı. Müzakerelerin devamı için Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumlar ile egemen eşitliklerinin tanınmasını şart koşarken, KC ise Kıbrıslı Türk yönetimine meşruiyet kazandırabilecek her şeye şiddetle karşı çıkmakta. Bu arada Kıbrıslı Türkler, KC’nin statükodan memnun olduğunu ve kayda değer tavizler vermek zorunda kalacağı herhangi bir müzakereye girme niyeti olmadığına inanmakta. 

Endişe verici başka eğilimler ve gelişmeler de söz konusu. Bir yandan Kuzey Kıbrıs’ın Ankara’nın desteğine bağımlılığı artıyor, diğer yandan Kıbrıslı Rumlar Ankara’nın artan nüfuzundan rahatsız oluyor. Adanın kuzeyinde de bazı kesimler Ankara’nın artan etkisi nedeniyle karar alma süreçlerinde kendi seslerinin duyulmamasından endişe ediyor. Kıbrıslı Rumların, fiili durumu değiştirmeye yönelik isteksiz olduklarından hareket eden Kuzey Kıbrıs, 2020’de Ankara’nın da desteğiyle, 1974’ten beri müzakerelerde pazarlık kozu olarak kullanılmak üzere etrafı çitlerle çevrili bırakılan Varoşa/Maraş sahilinin bir kısmını halkın kullanımına açtı. Söylemlerin aksine, Varoşa/Maraş’ta şimdiye kadar atılan adımlar sınırlı kaldı. Ancak bu durum bile iki taraf arasında ortak zemin bulunmasını zorlaştırıyor. 

Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasındaki iş birliği büyük zorluklarla devam ediyor. İhtiyaç duyulan birlikte çalışma için geçmiş yıllarda on iki ortak teknik komite oluşturulmuştu. Ancak bunların da işleyişi aksamakta. Kıbrıslı Rumlar, kuzeyde Kıbrıslı Türklerin egemenliğinin tanınması şeklinde yorumlanabilecek her adımı engellemeye çalışıyor. Komite çalışmaları Kıbrıslı Rumların ya da Kıbrıslı Türklerin arasında terminoloji üzerine çıkan kavgalar nedeniyle aylarca, hatta yıllarca sekteye uğrayabiliyor. AB tarafından finanse edilen çevreyi koruma odaklı büyük ölçekli projeler, tüm adayı ilgilendirse de sadece KC kontrolündeki güneyde uygulanıyor. 

Kıbrıs sorunu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarının değerlendirilmesine engel olurken, hem bölgede hem de ada üzerinde gerilimleri arttırmakta. Türkiye, KC’nin adanın doğal kaynakları konusunda Kıbrıslı Türkleri dahil etmeden karar alamayacağını ve 1960 Anayasası uyarınca Kıbrıslı Türklerin adanın kaynaklarının ortak sahibi olduğunu vurguluyor. KC ise gelirleri paylaşmayı kabul ediyor ancak Kıbrıslı Türklere doğal kaynakların yönetiminde söz hakkı tanımayı reddediyor. Ankara, tanımadığı KC ile deniz yetki sınırlandırılması anlaşması yapmıyor ve Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerle anlaşmaya varmadan doğal gaz rezervlerinden faydalanamayacaklarını söylüyor. 

Kıbrıs’taki sorunlar Doğu Akdeniz’de halihazırda istikrarsız olan jeopolitik durumu etkiliyor, ve aynı zamanda söz konusu jeopolitik durumdan da etkileniyor. KC ve Yunanistan hidrokarbon kaynaklarını geliştirmek ve Fransa ile ABD gibi dış güçlerle savunma ortaklıklarını sağlamlaştırma adımları atarken, Ankara benzer hamlelerle karşılık veriyor. Uzun yıllar KC ile yakın ortak olan Rusya, somut adımları sınırlı olsa da, kuzey Kıbrıs’la yakınlaşma sinyalleri veriyor. 

Hem kendi çıkarları için hem de bölgede istikrarın sağlanması için Kıbrıs’ın var olan sarmaldan çıkması önemli. Belki bunun bilinciyle, belki de Varoşa/Maraş’ı kaybetme endişesinden dolayı, Kıbrıs Rum yönetimi Mayıs 2022’de, Kıbrıslı Türklerin izolasyonunun kalkmasına yönelik adımları da içeren bir güven artırıcı önlemler paketi önerdi. Kıbrıs Türk yönetimi bu paketi "Kıbrıs Rum tarafının egemenliğini tüm adaya yayma" girişimi olarak nitelendirdi ve reddetti. Ancak önerinin bazı unsurları görüşülmeye değer. Kıbrıslı Türkler, seyahat, ticaret kısıtlarının kaldırılması karşılığında kapsamlı bir çözüme varıldığı zaman kapalı Maraş/Varoşa’nın Kıbrıslı Rum idaresine devredilebileceğini taahhüt edebilirler. Yeniden birleşme yakın vadede mümkün görünmese de iki toplum arasında iş birliğinin yanı sıra adanın her iki tarafında ticareti artırmak için liman ve havaalanlarının açılması odaklı bir yaklaşım, aksi halde derinleşecek bir bölünmenin yaratacağı sorunları hafifletebilir.

Atina/Ankara/Lefkoşa (Kuzey ve Güney)/Brüksel, 17 Nisan 2023

Subscribe to Crisis Group’s Email Updates

Receive the best source of conflict analysis right in your inbox.