Turkish police stand guard outside the Reina nightclub by the Bosphorus, which was attacked by a foreign ISIS operative, a national of Uzbekistan, killing 39 people in Istanbul, Turkey, in January 2017. REUTERS / Husevin Aldemir
Report / Europe & Central Asia 20+ minutes

Süregelen Zorluk: Türkiye’deki IŞİD Bağlantılı Yabancılar

IŞİD’in Suriye ve Irak’taki yenilgisinden sonra, örgüt ile bağlantılı birçok yabancı Türkiye’ye geçti. İlgili şahısların ülkedeki mevcudiyeti yetkililer için – tehdit oluşturup oluşturmadıkları da dahil olmak üzere – karmaşık bazı sorunları beraberinde getiriyor. Zorlukların kalıcı şekilde üstesinden gelebilmek için çok yönlü bir strateji izlenebilir.

Yeni gelişmeler neler? Suriye ve Irak'ta IŞİD'e katılan binlerce yabancı Türkiye'ye geçti. Bazıları sınır dışı edildi. Diğerleri kaldı ve takibat altında. Kalanların bir kısmı terörle ilgili suçlardan yargılanıyor, bazıları ise hapis cezalarının sonuna yaklaşıyor. Bu kişilerin mevcudiyeti, halihazırda Şubat 2023’teki yıkıcı depremlerin yaralarını sarmaya çalışan Türkiye için insani ve güvenlik boyutları olan bir zorluk alanı teşkil ediyor.

Neden önemli? IŞİD Levant bölgesindeki topraklarda hakimiyetini kaybetmiş ve artık dünyanın dört bir yanından saflarına katılımı mobilize edemiyor olsa da, tamamen etkisini kaybetmiş durumda değil. Türkiye konumu gereği IŞİD’in güçlendiği dönemde grubun lojistik ve finansman ağları için merkezi bir konumdaydı. IŞİD bağlantılı pek çok kişinin hala ülkede bulunması risk oluşturuyor.

Ne yapılabilir? IŞİD bağlantılı kişiler ile ilgili yapılacak en doğru şey, insanca muamele görmeleri kaydıyla onları ülkelerine geri göndermek. Ankara, sınır dışı edilemeyenler için güvenlik önlemlerine ek olarak (belki ilgili ülkelerin de desteği ile) bu şahısların şiddetten uzak durmalarını sağlamak amacıyla sosyal programlar geliştirmeyi değerlendirmeli. Türkiye ve ilgili ülkelerin emniyet ve yargı birimleri arasında iş birliği kanallarının güçlendirilmesi tüm tarafların yararına olacaktır.

Yönetici Özeti

Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) 2019'da kontrolündeki bölgeleri kaybetmesi ile sonuçlanan yenilgisi, 100'den fazla ülkeden IŞİD’e katılan binlerce IŞİD mensubu ile nasıl başa çıkılacağı konusunda ciddi zorlukları da beraberinde getirdi. En çok yükü göğüslemek durumunda kalanlar ise, Türkiye gibi, bölge ülkeleri oldu. Türkiye, 2011 yılından bu yana 102 ülkeden 9,000'den fazla IŞİD bağlantılı yabancıyı sınır dışı etti. Bazıları ise menşe ülkelerin kendi vatandaşlarını geri almayı reddetmesi veya devletin geri gönderilmeleri halinde ölüm, zulüm veya işkence ile karşılaşacaklarını değerlendirmesi nedeniyle geri gönderilemedi. Türkiye'de IŞİD ile bağlantılı suçlardan yargılanan yüzlerce yabancının hapis cezaları sona erdi veya yakında sona erecek. Genel olarak, bu şahıslara yönelik güvenlik önlemleri zaman içerisinde ciddi ölçüde iyileştirildi. Buna mukabil, özellikle Suriye’nin kuzeydoğusundan Türkiye’ye bir takım insan kaçakçılığı faaliyetleri hala sürüyor. Ankara'nın karşı karşıya olduğu bu zorluğun tek bir çözümü yok. Ankara bir yandan tehditlerin tespit ve takibi için güvenlik önlemlerini sürdürme, diğer yandan ise çeşitli sebeplerle ülkelerine geri gönderilemeyen ve topluma güvenli şekilde dahil edilebilecek bireylerin mevcudiyetine müsamaha gösterme (veya belki sosyal programlar ile destekleme) gibi unsurlar içeren çok boyutlu bir strateji izlemesi gerekiyor. Menşe ülkeler, emniyet ve yargı alanında Türkiye’deki ilgili mercilerle bilgi akışı kanallarını güçlendirmeli ve Türkiye'de kalan vatandaşlarını ivedilikle ülkelerine geri almalı.

IŞİD’in oluşturduğu tehdit, Irak ve Suriye’de geniş topraklar üzerinde hakimiyet kurduğu ve Avrupa’nın ortasında saldırılar düzenlediği döneme göre azaldı, ancak tamamen de ortadan kalkmadı. Türkiye'deki son büyük saldırı 2017'de gerçekleşmiş olsa da, güvenlik birimleri bu tehdidi halen önemsiyor. Batı Avrupa’daki Kur'an-ı Kerim yakma olayları nedeniyle Ocak ayı sonlarında yeni saldırılardan endişe duyan Ankara, kolluk kuvvetlerini üst düzeyde alarma geçirdi ve ülkedeki bazı Batılı büyükelçilikler, vatandaşlarını kalabalıktan ve ibadet yerlerinden uzak durmaları konusunda uyardı. Ama bu konudaki endişe saldırılarla sınırlı değil. IŞİD daha önce Türkiye topraklarını bir geçiş noktası ve lojistik destek merkezi olarak kullanıyordu. Türkiye’deki güvenlik birimleri finansman ve kaçakçılık dahil olmak üzere grubun geriye kalan lojistik ağlarını çökertmek için mücadele etmeye devam ediyor. Diğer taraftan Avrupa ülkeleri, bu kişilerin düzensiz göç yolları ile Avrupa’ya geçmesinden endişe duyuyor. Tehdidin nasıl everileceği belirsiz. IŞİD, daha önce Levant’ta kontrol ettiği bölgelerde ve başka coğrafyalarda tehdit unsuru olmaya devam ediyor. Örgüt yeniden güç kazanırsa, Türkiye'deki ağlarından geriye kalanları destek için kullanmaya çalışabilir. Suriye'de halihazırda savaşan silahlı gruplar arasındaki geçişkenlik, risk değerlendirmeleri konusundaki belirsizliği artıran bir faktör.

Ankara son yıllarda IŞİD’e yönelik daha sıkı güvenlik tedbirleri aldı. Buna rağmen, ilgili yabancı ülkeler ile özellikle emniyet ve yargı alanındaki sınır ötesi iş birliğine yönelik protokoller ve uygulamalar açısından bazı geliştirilebilecek alanlar mevcut. Elbette adalet sisteminin bu alanda başarabilecekleri sınırlı. Yeterli delil olduğunda IŞİD bağlantılı yabancılar Türkiye’de yargılanıyor, ancak yargı süreçlerinde yer yer aksaklıklar olabiliyor. Yoğun dava yükü ile karşı karşıya olan hakim ve savcılar genelde IŞİD davalarında uzmanlaşmamış oluyor ve – hem soruşturma hem kovuşturma aşamasında – nitelikli tercümanlar bulmakta zorluk çekilebiliyor. Bu aksaklıkların davaların sonucunu etkilemediği durumlarda bile, adalet sistemi IŞİD bağlantılı kişileri sonsuza dek tutamaz ve tutmamalı. IŞİD davalarında en sık isnat edilen suç olan terör örgütü üyeliğinden yargılanan şahıslar on yıla kadar hapis ile cezalandırılabiliyor. Ancak, adli makamlarla iş birliği yaptıklarında (bilgi paylaşımı veya iyi halden) ceza indirimlerinden faydalanabiliyorlar ve ortalama olarak üç veya dört yıl cezaevinde kalıyorlar. Birçok yabancının hapis cezası sona erdi veya sona ermek üzere.

Mahkumiyet sonrası cezaevinden tahliye olan IŞİD bağlantılı yabancılar veya delil yetersizliğinden yargılanamayan şüpheli şahıslar menşe veya üçüncü ülkelere gönderilmek üzere sınır dışı ediliyor. İlgili şahıslar idari gözetim prosedürüyle geri gönderme merkezlerine yerleştiriliyor. Ancak, bu idari işlem muhtelif zorluklar barındırıyor. Bazı şahıslar, ülkelerinde kötü muamele görme korkusu veya Türkiye’de hayatlarını sürdürme isteği gibi çeşitli nedenlerle geldikleri ülkelere dönmek istemiyor. Bu sebeple, mümkün olduğu ölçüde güvenlik birimlerinin radarına takılmamak için çaba sarf ediyorlar. Hem uluslararası hukuka hem de Türkiye’nin ilgili kanunlarına göre, geri gönderildiği takdirde zulüm, işkence veya ölümle karşı karşıya kalması muhtemel kişiler, geri göndermeme (“non-refoulement”) ilkesiyle korunur ve güvenli bir üçüncü ülkeye gönderilmeleri ya da Türkiye'de kalmalarına izin verilmesi gerekir. Bazı durumlarda ise sorun, geri göndermeme ilkesinden ziyade, menşe ülkelerin bu şahısları geri alma konusundaki isteksizliği oluyor. Kimi ülkeler kadınların ve çocukların geri dönmesine izin veriyor, ancak erkekleri kabul etmekte isteksiz davranıyor. Hatta bazı menşe ülkeler, geri almak istemedikleri şahısları vatandaşlıktan çıkartmak gibi yöntemlere bile başvuruyor.

Bu durum, Şubat 2023’te gerçekleşen depremlerin yıkıcı etkisiyle sarsılan Türkiye’yi ciddi bir güvenlik meselesi ile karşı karşıya bırakıyor. Bu alanda, son yıllarda ilgili güvenlik birimlerinin takip kapasitesi ve yetkisi genişletildi. Şüpheli şahısların muhtelif güvenlik kodları ile bazı hizmetlere (evlenmek de dahil) erişimleri kısıtlanıyor, iletişimleri takip ediliyor ve çevrimiçi propaganda faaliyetleri (zaman zaman servis sağlayıcı platformların da yardımıyla) engelleniyor. Ayrıca bazı durumlarda takibat için elektronik izleme araçları kullanılıyor ve sorgulama amaçlı kısa süreli gözaltılar gerçekleştiriliyor. Ancak, bu yöntem ve araçların uzun vadede tek başına arzu edilen sonuçlara hizmet edip etmeyeceği belirsiz. Bazı yorumcular bu tür yetkilerin bazen siyasi veya başka amaçlarla istismar edilme olasılığından endişe duyuyor. Genellikle Batılı muhataplar Ankara'nın güvenlik önceliklerinde IŞİD’in başka tehditlere kıyasla daha alt sıralarda yer aldığı konusunda da endişe dile getiriyor.

Kolluk ve istihbarat uygulamalarının dışında, Ankara’nın IŞİD bağlantılı yabancılara yönelik geliştirdiği politikalar ve programlar oldukça sınırlı. Bazı şahıslar Türkiye’deki göçmen topluluklara karışıp hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Bazıları, özellikle de ifşa olmayanlar, bu topluluklarda yaşarken, bazılar ise IŞİD bağlantıları sebebiyle dışlanabiliyor. Yabancı kadınlar, ekonomik olarak kendilerini güvende hissetmek ve toplumda kabul görmek için bir Türkiye vatandaşıyla evlenmeyi tercih edebiliyor. IŞİD’e katılıp geri dönmüş Türkiye vatandaşlarına yönelik sınırlı sosyal politikaları bulunan yetkili kurumlar, farklı sebeplerle geri gönderilemeyen yabancılar için anlamlı programlar sunmuyor. 

Bu şartlar altında, Ankara'nın kendi topraklarındaki IŞİD bağlantılı yabancılara ilişkin çok yönlü bir strateji izlemesi önem arz ediyor. İlk olarak, hem Ankara hem de ilgili hükümetlerin, emniyet ve yargısal konularda karşılıklı bilgi alışverişini geliştirmesi faydalı olur. Türkiye'nin Europol ve Eurojust gibi Avrupa’daki çok taraflı kuruluşlara daha fazla dahil edilmesi bu sürece katkı sağlayabilir. Bunların dışında, mahkemelerin kapasitesinin geliştirilmesi, (mahkemelerde veya polis sorgusu sırasında sıklıkla ihtiyaç duyulan) daha nitelikli tercümanlara başvurulması ve ağır ceza mahkemelerinde IŞİD bağlantılı davalar konusunda uzmanlaşmanın derinleştirilmesi gibi adımlar yargı süreçlerinin etkililiğini artırabilir. Kolluk ve istihbarat uygulamalarını tamamlayıcı şekilde tasarlanabilecek sosyal programlar, özellikle sınır dışı edilemeyenlerin uzun vadede güvenli şekilde topluma dahil olması için faydalı olabilir. Atılabilecek öncelikli adımlardan biri, IŞİD’e katılmış Türkiye vatandaşları için geliştirilen bazı sosyal politikaların yabancıları da kapsayacak şekilde genişletilmesi olabilir.

Bazı menşe ülkeler bu çabalara katkıda bulunabilir. Ancak, öncelik verilmesi gereken bir alan var: Hala Türkiye'de vatandaşı bulunan ülkelerin atabileceği en önemli adım kendi vatandaşlarını ülkelerine geri almaları olacaktır. Birçok devlet, Suriye’nin kuzeydoğusunda Suriye Demokratik Güçlerinin kontrol ettiği bölgelerde bulunan IŞİD bağlantılı vatandaşlarını geri alma konusunda çekimser davranıyor. Bu şahısları resmi devlet kontrolü dışında kalan bir bölgede bulunmalarından hareketle ortaya çıkan yasal boşluktan dolayı doğrudan geri alma sorumluluklarının olmadığını ileri sürüyorlar. Suriye’ye kıyasla, birçok ülke zaman içerisinde Türkiye’den daha fazla vatandaşını geri almış olsa da, bazıları geride kalan kimi şahıslar için ayak sürümeye devam ediyor. IŞİD bağlantılı yabancılar önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin ve bölgenin güvenliği açısından önemli bir sorun alanı oluşturmayı sürdürecek. Ankara durumu güvenli ve sorumlu bir şekilde yönetmek için elinden geleni yapmaya devam etmeli. İlgili menşe ülkeler ise, Türkiye’nin süregelen bu zorlukla başa çıkmasına yardımcı olmak amacıyla, hala Türkiye’de bulunan vatandaşlarını geri alarak sorumluluklarını yerine getirmeli.

Ankara/Brüksel, 28 Şubat 2023

Subscribe to Crisis Group’s Email Updates

Receive the best source of conflict analysis right in your inbox.