Türkiye'nin Büyüyen İnsansız Hava Aracı İhracatı
Türkiye'nin Büyüyen İnsansız Hava Aracı İhracatı
A Turkish Bayraktar TB2 combat drone is on view during a presentation at the Lithuanian Air Force Base in Siauliai, Lithuania, on July 6, 2022. Lithuania on July 6, 2022 exhibited a crowdfunded Turkish-made military drone that it plans to send to Ukraine. PETRAS MALUKAS / AFP
Commentary / Europe & Central Asia 19 minutes

Türkiye'nin Büyüyen İnsansız Hava Aracı İhracatı

Düşük maliyetli ve yüksek performansa sahip Türkiye yapımı silahlı insansız hava araçları küresel pazardaki payını giderek arttırıyor. Ancak, bu önemli başarı bazı jeopolitik ve insani riskleri de beraberinde getirebilir. Ankara, bu alandaki yaklaşımlarını geliştirerek bu riskleri yönetebilir.

İnsansız hava araçları (İHA) modern savaşın çehresini değiştirdikçe fiyatları düştükçe ve teknolojik olarak geliştikçe giderek daha fazla alıcı Türkiye'nin kapısını çalıyor. En bilinen Bayraktar TB2 silahlı insansız hava aracı (SİHA) Ukrayna, Libya, Karabağ ve başka yerlerdeki savaş sahalarında etkili olduğunu kanıtladı. TB2 genellikle rakip modellerden ya daha düşük maliyetli ya da daha iyi performans gösteriyor. Bu başarıyla gurur duyan Ankara için insansız hava aracı satışları Türk savunma sanayinin büyümesi bakımından giderek daha önemli hale geldi. Ayrıca, bu sistemler Türkiye'nin dış politikada artan nüfuzunu pekiştirmesine de vesile olabilir. Ancak, silahlı insansız hava aracı satışları aynı zamanda bazı riskler de barındırıyor. Kazançlı savunma sözleşmeleri gelir sağlayabilir, güvenlik iş birliklerini sağlamlaştırabilir ve bazı durumlarda çatışmaların güç dengesini değiştirebilir. Fakat, bu sistemler aynı zamanda özellikle kırılgan bölgelerde alıcılar tarafından kullanıldıklarında gerilimleri tırmandırabilir, muhtelif insani maliyetler doğurabilir ve dolayısıyla satıcı ülke ile şirketlerin itibarının zedelenmesine yol açabilir. Her geçen gün farklı ülkelere ait daha fazla insansız hava aracı semalarda boy gösterirken, Türkiye gibi önde gelen ihracatçıların bu sistemlerin küresel barış ve güvenlik üzerindeki muhtemel olumsuz etkisini azaltmaya yönelik – satıcı ülke ve şirketlerin de uzun vadede çıkarına olabilecek – mevcut uygulamalarını geliştirmeleri önem arz etmektedir.

Savaşın Değişen Çehresi

İnsansız hava araçları on yıllardır kullanılıyor. Bu sistemler, yakınlarda ya da bir kıta ötede bulunan pilotlar tarafından uzaktan kumanda edilebilen ya da otonom olacak şekilde programlanabilen hava araçlarıdır. Başta daha çok izleme ve istihbarat amaçlı kullanılan bu insansız ürünler, 2000'li yılların başında ABD tarafından “küresel terörle mücadele” kapsamında Afganistan ve başka bölgelerde faaliyete alınmıştır.

O zamandan bu yana teknoloji ilerledi ve maliyetler düştü. Bu durum, bu sistemlerin hava kuvvetini güçlendirmek isteyen ve özellikle kısıtlı kaynaklara sahip olan aktörler için cazip birer alternatif haline gelmesine yol açtı. Bir NATO üyesi olan Türkiye'nin yanı sıra, Çin ve İran gibi yeni üreticiler, bir zamanlar ABD, İsrail ve Rusya'nın hâkim olduğu pazardan ciddi pay almaya başladılar. Örneğin, Ukrayna, Rusya ile süregelen savaş kapsamında yerli üretimini arttırırken, aynı zamanda başka ülkelerden insansız hava aracı satın almak için kitle kaynaklarını mobilize etmeye çalışıyor. Piyasadaki insansız hava araçlarının çeşitliliği, izleme, istihbarat toplama, sınır güvenliği ile askeri güç kullanımı ve projeksiyonu gibi çeşitli işlevlere hizmet ediyor ve kullanıcıların kendi personellerini doğrudan riske atmadan uzak yerlerde askeri angajmanlara girmelerine olanak tanıyor. Bu teknolojinin destekçileri her ne kadar, örneğin kara harekatlarına kıyasla insansız hava sistemlerinin daha “cerrahi” bir askeri müdahale imkânı tanıdığını savunsalar da, özellikle ABD'nin 20 yılı aşkın süredir bu sistemleri kullanması deneyimi de ışığında, teknolojinin bugüne kadarki sicilinde istenmeyen şekilde sonuçlanan ve, örneğin, sivil ölümlerine sebep olan operasyonların sayısı bir hayli fazla.

Yapay zekâ alanında olduğu gibi, insansız silah sistemlerindeki teknolojik ilerleme de iyice hız kazanmış durumda. Hızlı dönüşüm bu alanı riskleri azaltacak şekilde regüle etmeye yönelik çabaları da hayli zorlaştırıyor. SİHA’lar füze ve güdümlü roket gibi akıllı mühimmatlar ateşleyebiliyor. Daha küçük modeller bir hedefe dalıp patlayacak şekilde programlanarak “intihar” ya da “kamikaze” olarak da adlandırılan tek seferlik saldırılarda kullanılabiliyor. Bir zamanlar ekseriyetle ABD'nin “küresel terörle mücadelesi” ile anılan insansız hava araçlarının kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Bu durum, otonom çalışabilen (yani, saldırı kararlarında insan faktörünün devreden çıktığı) insansız sistemler de dahil olmak üzere, yeni pratik ve etik ikilemleri de beraberinde getiriyor.

Rekabet Üstünlüğü

Türkiye'nin genç ve ağırlıklı olarak özel sektöre dayalı insansız hava araçları endüstrisi büyük bir hızla ve ticari başarıyla ilerledi. Kriz Grubu'nun açık kaynak takibine göre 20 Aralık 2023 itibariyle en az 26 ülke Türkiye'deki şirketlerden insansız hava aracı teslim aldı, yedi ülke anlaşma imzaladı ve teslimat bekliyor, 8 ülke ise sistemleri satın almaya istekli olduğunu belirtti (Baykar CEO'su Selçuk Bayraktar Aralık ayı başında yaptığı açıklamada toplam 33 ülkeye silahlı insansız hava aracı sattıklarını belirtti). En çok talep gören model, ülkenin en büyük insansız hava aracı üreticisi olan Baykar şirketi tarafından üretilen Bayraktar TB2'ler. Başarılı şirket, biri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı olan iki kardeş tarafından yönetiliyor.

Türkiye'nin savunma sanayi ihracat gelirleri son yıllarda ciddi anlamda artarken, insansız sistemlerin bu artış içindeki payı da giderek yükseldi. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'ne göre, 2022 yılında birçok Batılı silah üreticisinin gelirleri ortalama olarak azalırken, Türk savunma şirketlerinin gelirleri bir önceki yıla göre yüzde 22 arttı. Kriz Grubu'na konuşan bir savunma sanayi analisti, insansız hava araçları ve ilgili mühimmatların satışının toplam gelirin yaklaşık dörtte birine tekabül ettiğini tahmin ettiğini söyledi. Türkiye ekonomisinde birkaç yıldır süregelen zorlu koşullar altında insansız hava aracı ihracatı, Türk savunma sanayiinin katlanarak büyümesine yardımcı oldu.

Türkiye'nin ürettiği insansız hava araçlarına son yıllarda birçok ülkeden yükselen bir talep var. Bunun sebepleri arasında, Türkiye'deki şirketlerin ürettiği sistemlerin rakiplerine kıyasla genelde daha uygun maliyetli olması ve çeşitli çatışma sahalarında etkinliklerini kanıtlamış olması yer alıyor. Rusya'nın 2022 başlarında Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından, birçok uluslararası güvenlik uzmanı TB2'lerin Ukrayna'nın savunmasına ciddi katkılar sağladığı değerlendirmesinde bulundu. Savaşın ilk aylarında sosyal medyada paylaşılan videolarda TB2'lerin Rus tanklarını ve askeri tesislerini vurduğu görülüyordu. Kriz Grubu'na konuşan bir Türk savunma sanayi temsilcisi, “En şatafatlı tanıtım kampanyası bile bu etkiyi yaratamazdı” dedi.

Daha önce TB2, 2020 yılında üç çatışma sahasında dikkatleri üzerine çekmişti. Bir Türk savunma analisti, Türkiye'nin SİHA'ları Suriye'nin kuzeybatısında Moskova destekli Suriye rejimi güçlerini vurmak için kullandığını ve Şam'ı koruyan Rus hava savunmasına meydan okuyarak “bugün bu sistemleri satın alan birçok ülkeye Rusya'nın hava üstünlüğüne sahip olduğu durumlarda bile TB2'lerin etkili olabileceğini" gösterdiğini ifade etti. Libya'da Türkiye, BM tarafından tanınan hükümete SİHA tedarik etti. Hükümet, 2020 yılında başkent Trablus'u ülkenin doğusunu kontrol eden General Halife Hafter'e karşı savunmak için bu sistemleri kullandı. Azerbaycan ve Ermenistan 2020'de Dağlık Karabağ ve çevresindeki bölgelerin kontrolü için savaşırken, Ankara'nın sağladığı insansız hava araçları ve diğer malzemeler Azerbaycan'ın 1990'larda Ermeni kontrolüne kaybettiği toprakların çoğunu yeniden ele geçirmesine yardımcı oldu. Azerbaycan Eylül 2023'te bölgenin kontrolünü tamamen ele geçirirken de TB2'ler faaliyetteydi.

TB2, Orta İrtifa Uzun Dayanıklılık veya İngilizce kısaltmasıyla MALE olarak bilinen orta menzilli silahlı insansız hava araçları kategorisine giriyor (Yüksek İrtifa Uzun Dayanıklılık insansız hava araçları İngilizce kısaltmasıyla HALE olarak anılıyor.) Bir TB2'nin maliyeti yaklaşık 5 milyon dolar civarındayken, ABD'nin önde gelen ve daha gelişmiş silahlı insansız hava aracı modeli MQ-9 Reaper'ın birim fiyatı yaklaşık 20 milyon dolar mertebesinde. Dolayısıyla, kullanıcılar TB2'leri düşürülme ihtimalinin yüksek olduğu riskli operasyonlarda kullanmayı daha kolay göze alabiliyor. İran ve Çin daha düşük maliyetli insansız hava araçları satsa da, bazı uluslararası savunma analistlerine göre bu sistemler – TB2'lere göre – oldukça etkisiz: hem daha isabetsiz hem de yüksek irtifada uzun görevler için daha elverişsizler. Kriz Grubu'na konuşan bir Türk savunma analisti, “Bu fiyat/performans dengesi Türkiye'ye piyasada rekabet üstünlüğü sağlıyor” dedi. Türkiye'nin ürettiği insansız hava araçlarının mevcut ve muhtemel müşterileri arasında Ankara'nın Avrupa'daki NATO müttefikleri, Körfez ve Kuzey Afrika'daki Arap ülkeleri, bazı Sahra Altı Afrika ülkeleri ve aşağıdaki haritada görüldüğü üzere, bu bölgelerin dışında kalan başka ülkeler de yer alıyor:

Kriz Grubu'na konuşan bazı Türk sektör temsilcileri ve savunma analistleri, satışlardaki artışın bir başka nedeninin de Türk ihracatçıların, alıcıların eğitildikten sonra kendi başlarına kullanabilmeleri için insansız hava araçlarının işletim sistemleri gibi operasyonel teknik bilgileri ve bu sistemlerin muharebe sahasında kullanımına ilişkin deneyimlerini paylaşma konusunda rakiplerine kıyasla daha cömert davranıyor olabileceğini ifade etti. Başkaları ise Türk üreticilerin rakiplerinden daha kapsamlı eğitimler verdiğini, ilgili şirket personelinin bir yıl veya daha uzun süreyle ithalatçı ülkelerde görevlendirildiğini söyledi. Türk savunma sanayii de bu yakın ilişkilerden faydalanabiliyor. Yeni müşterilerin çatışma sahası deneyimleri, firmaların insansız hava araçlarını daha dayanıklı ve etkili hale getirmelerine yardımcı oluyor. Kriz Grubu'na konuşan bir temsilci, “Hava sıcaklığı, nem [veya] topografyadaki farklılıklar gibi beklenmedik koşullar ortaya çıkabiliyor” dedi. “Teknoloji her yeni ortamda kullanıldığında şirketlerin elde ettiği geri bildirimler sistemlerin gelişmesinde kritik önemde olan AR-GE çalışmalarını destekliyor”. İlk kez 2014 yılında Türk ordusu tarafından kullanılan TB2'ler, Aralık 2023 itibariyle 750 bin uçuş saatini tamamladı ve şirketlere büyük miktarda veri sağladı.

Türk şirketleri ayrıca Akıncı ve Aksungur modelleri gibi TB2'ye kıyasla daha yüksekten, daha uzun uçabilen ve daha fazla mühimmat taşıyabilen diğer üst düzey silahlı insansız hava araçlarını da ihraç etmeye başladı. Türkiye, ayrıca daha gelişmiş Bayraktar TB3 insansız hava aracı gibi yeni sistemlerin yanı sıra Kızılelma savaş uçağı veya denizdeki hedeflere yönelik "intihar" saldırıları gerçekleştirebilen bomba yüklü deniz araçları gibi insansız teknolojilerle, hızla gelişmekte olan bu sektördeki konumunu güçlendirmeyi hedefliyor.

Türkiye Buraya Nasıl Geldi?

SİHA ihracatı gelir getirici bir faaliyet olmasının yanı sıra, Türkiye'deki birçok kişi için aynı zamanda çok önemli bir milli gurur kaynağı. Kriz Grubu'nun Eylül 2022 ve Eylül 2023 tarihleri arasında bu konuyu araştırırken görüştüğü Türk yetkililerin çoğu, halkın ve hatta muhalefet partilerinin bile bu sektördeki atılımları güçlü bir şekilde desteklediğini belirtiyor. İnsansız hava araçlarının Türkiye, ABD ve AB tarafından terör örgütü olarak tanınan PKK'ya karşı etkili şekilde kullanılmış olması, bu toplumsal desteğin ortaya çıkmasında rol oynamış gibi görünüyor.

İnsansız hava araçları on yıllardır Türkiye'nin envanterinin bir parçası. Önceleri, Türkiye henüz gelişim aşamasında olan silahlı modellerden ziyade, gözetleme amaçlı insansız hava araçlarını yurtdışından satın aldı. Ankara, 1993'ten itibaren PKK'ya karşı mücadelede çatışma sahasında istihbarat toplamak için yaklaşık iki düzine ABD yapımı GNAT 750 insansız hava aracın ithal etti. Bir süre sonra da kendi İHA'larını üretmeye başladı: örneğin Baykar, 2000 yılında İHA sistemleri geliştirmeye başladı. Takip eden yıllarda Türkiye, kendi üretimini hızlandırırken 2010 yılında on adet İsrail Heron gözetleme İHA'sı da dahil olmak üzere yabancı insansız hava araçları ve bu sistemlerle bağlantılı başka ekipmanlar satın aldı.

Ankara İHA endüstrisini proaktif olarak teşvik etmeye yirmi yıl önce başladı. Devletin tedarik kurumu olan Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) 2004 yılında yerli üretimi artırmak amacıyla özel sektöre kapsamlı ihaleler açtı. İtici güç, PKK ile ilgili iç tehdit algısı ve dış yaptırımların bir kombinasyonu gibi görünüyordu. ABD ve Avrupa ülkeleri, 1974 yılında Kuzey Kıbrıs'a askeri müdahalede bulunmasının ardından Türkiye'ye yönelik silah ihracatına katı sınırlamalar getirmişti. Bunu, genellikle daha küçük ölçekli de olsa, daha fazla yaptırım takip etti. Türkiye'nin 2019'da Suriye'nin kuzeydoğusunda (Ankara'nın PKK'nın Suriye uzantısı olarak gördüğü) Suriye Demokratik Güçleri'ne karşı başlattığı askeri operasyonun ardından, NATO müttefikleri Ankara'ya bazı yeni savunma sanayi kısıtlamaları getirdiler. ABD 2020 yılında, 2017 yılında Rusya'dan S-400 füze savunma sistemi satın alması nedeniyle SSB'ye (Amerika'nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası kapsamında) yaptırımlar uyguladı ve Türkiye’yi F-35 savaş uçağı programından çıkardı. Aynı yıl Kanada, Türkiye'nin Dağlık Karabağ ihtilafı sırasında Azerbaycan'a insansız hava araçları sağlaması nedeniyle TB2'de kullanılan ve bir Kanadalı şirkete ait olan elektro-optik ve hedefleme sensör sistemlerinin Türkiye'ye ihracatını yasakladı.

Batı ülkelerinin uyguladığın yaptırımlar yerli üretimin daha da hızlanmasına vesile oldu. Erdoğan, 2021 yılı ortalarında “Ülkemizi savunma sanayiinde dışa bağımlılıktan tamamen kurtarıncaya kadar bu yatırımlarımızı artırarak devam ettireceğiz” dedi.

2004'teki ihalelerden ilk yararlanan şirketler bugün Türkiye'nin en büyük insansız hava aracı üreticileri arasında yer alıyor. Baykar, 2023 yılı sonu itibariyle 3.600'den fazla kişiye istihdam sağlıyor ve ülkenin en büyük savunma ve havacılık ihracatçısı konumunda. Artan kapasitesiyle Eylül 2022 itibariyle yılda 200'den fazla TB2 üretebilir hale geldi. Aralık 2023 itibariyle Baykar, toplamda 500'ün üzerinde TB2 ürettiğini açıkladı. Diğer önde gelen üreticilerden TAI-TUSAŞ ve Lentatek de gelişmiş MALE tipi silahlı insansız hava sistemleri üretirken, STM ve Asisguard daha küçük “taktik” SİHA'lar üretmektedir. STM, bir hedefe çarpıp patlamak üzere tasarlanmış “intihar” SİHA'ları üretmektedir. Türkiye'deki başka şirketler ise bu sistemlerin farklı bileşenlerini üretiyor: örneğin, Türkiye'nin önde gelen savunma şirketlerinden ASELSAN TB2'lerin – bir süre Kanada'dan ihraç edilemeyen – özel optik sistemlerle donatılmasına yardımcı oluyor.

İnsansız hava aracı üreten firmalarda maaşlar dahil olmak üzere çalışma koşulları oldukça iyi. Bir sektör temsilcisi Kriz Grubu'na, savunma şirketlerinin üniversitelerden “ülkenin en zeki, en parlak” gençlerini istihdam ettiğini söyledi. Aynı temsilcinin ifadesiyle Türkiye'nin “insansız hava aracı ekosistemi”, vidalardan lazerlere kadar özelleşmiş parçalar üreten, ülke geneline yayılmış 2 bin kadar küçük ve orta ölçekli firmayı da kapsıyor. Bu şirketlerden bazıları kendi ihracat operasyonlarını yürütecek kadar bağımsız ve başarılı. Aynı sektör temsilcisine göre SSB, imzaladığı ihale sözleşmelerinin çoğunda, SİHA üreticilerinin sözleşme bedelinin yüzde 60 ila 80 arasındaki payını yerli alt yüklenicilerle paylaşmasını şart koşuyor.

Müşteri Kazanmak, Etki Alanını Genişletmek

Devletler uzun zamandır silah satışlarının başka ülkelerle yeni ortaklıklar kurmak veya var olanları pekiştirmek için bir araç olabileceğini değerlendiriyor. Askeri gücünü giderek pekiştirirken ve bölgesel nüfuzunu derinleştirmeye çalışırken, Türkiye de benzer mülahazalar içinde olabilir. Kriz Grubu'na konuşan birçok yetkili, Ankara'nın son yıllardaki dış politika hedeflerinden birinin, ülkeyi giderek çok kutuplu hale gelen dünya düzeninde etkili bir orta ölçekli güç olarak yeniden konumlandırmak olduğunu ifade ediyor. Bu amaca diplomasi, insani yardım, yatırım, ticaret ve güvenlik sektörü iş birlikleri gibi atılımlar – insansız hava araçları satışları da dahil olmak üzere – hizmet edebiliyor.

2021'den bu yana insansız hava aracı ihracatı, Türkiye'nin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan gibi eski hasımlarıyla ilişkilerini iyileştirme ve ticareti güçlendirme çabalarıyla el ele ilerleme eğiliminde. Ankara, 2023 yılının ortalarında Suudi Arabistan ile TB2 ve Akıncıların satışını da içeren devasa bir savunma sanayii ihracat anlaşması imzaladı. Riyad daha önce de Karayel-SU insansız hava araçlarını satın almış ve ortak üretimini gerçekleştirmişti. Bunların bir kısmının Yemen'in uluslararası alanda tanınan hükümetine bağlı gruplar ile İran destekli Husi milisleri arasındaki iç savaşta düşürüldüğü biliniyor. Suudi Arabistan ile varılan yeni anlaşma Baykar ile Suudi şirketler arasında ortak üretimi de kapsıyor, ancak buna dair detaylar henüz açıklanmadı. Türkiye ve BAE, 2022'de imzaladıkları Baykar ürünlerini içeren kapsamlı insansız hava aracı satış anlaşmasıyla (başka askeri iş birliği, diplomatik ve ticari adımlara ek olarak) daha önce hasmane ilerleyen ilişkilerini iyileştirme yönünde adım attı. BAE 120 adet TB2 almayı planlıyor. Bu da Türk SİHA'larının en büyük tek seferlik satışlarından biri. Hem Riyad hem de Abu Dabi, Türk SİHA'larını envanterlerinde bulunan daha az etkili Çin modellerine kıyasla bir iyileştirme olarak görüyor. Türk SİHA modelleri ayrıca bir takım siyasi koşulları da beraberinde getirebilen ve daha pahalı olan ABD SİHA'larına kıyasla tercih edilen bir alternatif konumunda. İki Körfez ülkesi için, bu askeri anlaşmaların Ankara ile ilişkilerde iyileşme sağlaması da ilave bir itici güç gibi görünüyor.

Afrika kıtasında da Türkiye'nin SİHA ihracatı, bazı Türk savunma analistlerinin “SİHA diplomasisi” olarak adlandırdığı diplomatik, ticari ve güvenlik girişimleriyle örtüşüyor. Ankara son on yıldır kıtadaki varlığını yeni diplomatik misyonlar, yeni Türk Hava Yolları destinasyonları, güçlendirilmiş savunma ve ticaret bağları ile pekiştiriyor. Afrika ülkeleri (çoğunlukla kıtanın Kuzey'inde ama Batı'sında ve başka bölgelerinde de) militan cihatçılara ve benzer devlet dışı aktörlere karşı kullanılmak üzere sıklıkla Türkiye'den insansız hava aracı satın alıyor. Türkiye, örneğin, Kuzey Afrika'da Cezayir, Fas ve Tunus'a insansız hava aracı tedarik etti. Fas, Batı Sahra'nın bağımsızlığını isteyen Polisario Cephesi ile mücadelesini desteklemek amacıyla 2021 yılında Çin ve İsrail'den aldığı insansız hava araçları envanterine TB2'leri de ekledi. Rabat'ın Akıncı modelini de satın almayı planladığı bildiriliyor. Buna karşılık, Fas ile ilişkileri gergin olan komşusu Cezayir, ANKA-S, Aksungur ve Çin'den daha fazla insansız hava aracı da dahil olmak üzere, envanterini çeşitlendirmek için yeni siparişler verdi. Tunus 2021'de ANKA-S SİHA'ları satın aldı.

SİHA satışları bazen yeni askeri iş birliklerinin kurulmasına vesile olurken, bazen de halihazırda mevcut olan askeri bağların güçlenmesini sağlıyor. Örneğin, 2018 yılında Nijerya ve Türkiye arasında bir askeri eğitim anlaşması imzalandı. Erdoğan'ın Nijerya'nın başkenti Abuja'yı ziyaret ettiği 2021 yılında iki ülke yeni savunma sanayi ve ticaret anlaşmaları imzaladı. Eylül 2022'de Nijerya, ülkenin kuzeydoğusunda Boko Haram'a bağlı militan cihatçılara karşı kullanılmak üzere Türkiye'nin Asisguard şirketinden Songar taktik insansız hava araçları satın aldı. Ekim 2022’de Abuja'nın Türkiye'den açıklanmayan sayıda TB2 ve helikopter satın aldığı haberlere yansıdı. Mart 2023’te iki ülke Nijerya'da bir ANKA-S ortak üretim tesisi kurulması ihtimalini değerlendirdi. 2023 Aralık ayı başında ise Nijerya'ya ait bir insansız hava aracı, bir terör saldırısına hazırlandıkları ihbarı üzerine aslında ibadet için toplanan en az 85 sivilin “sehven” ölümüne neden oldu. Elim olay büyük çoğunlukla Müslümanların yaşadığı ülkenin kuzeybatısında gerçekleşti. Doğrulanamamış olmakla birlikte saldırıda Türkiye’den satın alınan SİHA’ların kullanılmış olabileceğine dair iddiaları gündeme getiren bazı haber kaynakları oldu.

Araştırmacılar uzun zamandır savunma ürünleri ihracatının bir ülke için gerçekten yeni bir nüfuz alanı mı açtığını yoksa mevcut nüfuzunu mu yansıttığını tartışıyor. Bu satışlardan Türkiye ekonomik kazanç elde ediyor: yalnızca ilk satıştan değil sonrasında gelen mühimmat satışları, bakım ve yazılım güncelleme talepleri de önemli gelirler sağlıyor. Çünkü bir ülke insansız hava aracı ya da başka askeri donanımlar satın aldıktan sonra mühimmat, yedek parça ve bakım için tedarikçiye büyük ölçüde bağımlı hale geliyor. Bu da ihracatçı için değerli bir pazarlık kozu haline gelebilecek kalıcı bağımlılıklar yaratabiliyor. Örneğin, Türk insansız hava araçlarıyla uyumlu güdümlü mikro roketleri sadece Türkiye'deki savunma şirketleri üretiyor. Ayrıca alıcılar optik sistemlerin bakımı ya da SİHA'ların daha etkin hale gelmesini sağlayan yapay zeka destekli yazılımların güncellenmesi için de Türkiye'deki üreticilere dönmek zorunda. Sistemlerin kullanımını öğrenmek zaman aldığından, ithalatçılar için aynı tedarikçiden benzer operasyonel sistemlere sahip yeni modeller satın almak daha pratik oluyor. Bu tür ürünlerin ihracatı ayrıca tedarikçilerin müşterileri üzerinde belli bir nüfuz alanı kazanmasını da sağlayabilir.

Dış İlişkilere Etkisi

Ankara için dış politikadaki faydaları ne olursa olsun, SİHA satışları, Türkiye'nin ihraç edilen bu teknolojinin muhtemel hedefi olan tarafla ilişkilerini zorlaştırabilir. Çoğunlukla, Türkiye bu ikilemi yönetmede başarılı oldu, ancak bu dengeleri sürdürmek her zaman kolay olmayabilir.

Türkiye-Rusya ilişkileri buna bir örnek teşkil ediyor. Ankara'nın Moskova ile dostane ilişkisi, iki devletin çeşitli çatışmalarda karşıt taraflarda yer almasına ya da farklı tarafları – silah tedariki de dahil olmak üzere – desteklemesine rağmen, uzun süredir devam ediyor. Ankara, Rusya'nın Kırım'ı ilhak ettiği ve Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçıları desteklemek için birlikler gönderdiği 2014'ten bu yana, Kiev için önemli bir SİHA (ve başka askeri ekipman) tedarikçisi konumunda. Türkiye'nin Ukrayna'ya TB2'leri ilk kez 2019'da teslim etmesi ve Ukrayna ordusunun bu teknolojiyi Moskova'nın destek çıktığı vekil güçlerine karşı kullanmasının ardından, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye'nin Ukrayna'ya tedariki konusundaki endişelerini dile getirdi. Türk yetkililer ise tepkileri reddederek ihraç edilen SİHA'ların nasıl kullanıldığından Ankara’nın sorumlu tutulamayacağını dile getirdi. Bu anlaşmazlık daha fazla derinleşmedi ve Türkiye'nin Ukrayna ordusuna sevkiyatları devam etti. Şubat 2022'de, Rusya'nın Ukrayna işgalinden hemen önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan Ukrayna'yı ziyaret etti ve Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Baykar ile TB2'ler için bir ortak üretim anlaşması imzalandığını duyurdu. Anlaşmanın hayata geçirilmesi için çalışmalar devam ediyor.

Daha geniş anlamda, Ukrayna'daki savaş Türkiye'nin Avrasya bölgesindeki SİHA satışlarını artırdı. Rusya'nın saldırganlığı Doğu Avrupa ve Orta Asya'daki komşularını ürküttü. Bu ülkeler savunma kapasitelerini güçlendirmek için, Türkiye'den SİHA'lar da dahil olmak üzere, daha fazla savunma sanayii ürünü tedarik etmeye başladı. Ukrayna'daki savaşa odaklanmış olan Rusya buna sessiz kalmak durumunda kaldı: belli ki bu silah satışlarını stratejik konumdaki Türkiye ile pragmatik ilişkilerini sürdürmekten daha düşük bir öncelik olarak gördü.

Benzer dinamikler başka yerlerde de karşımıza çıkıyor. Kosova'nın (Sırbistan'ın bağımsızlığını tanımadığı eski eyaleti) 2023 yılı ortalarında TB2 satın aldığını açıklamasının ardından, Sırbistan Türkiye'den SİHA satın alma planlarını iptal etti ve “bazı NATO üyesi ülkelerin ... yasadışı silahlanmayı desteklemesine ilişkin ciddi endişesini” dile getirdi. Belgrad ve Ankara arasındaki ilişkiler, kısa süren gerginliğin ardından, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve Erdoğan'ın Ağustos ayında bir araya gelmesiyle iyileşme işaretleri gösterdi. Ankara'nın Kahire ile (Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi'nin Müslüman Kardeşler hükümetini devirmesinin ardından bozulan) ilişkileri normalleştirme çabaları sürerken Mısır, Türkiye'nin Etiyopya'ya SİHA satmasından duyduğu memnuniyetsizliği ifade etti. Kahire ve Addis Ababa, Mavi Nil üzerinde dev bir barajın inşası konusunda anlaşmazlık yaşıyor.

Muhtemel Siyasi ve İnsani Riskler

Türkiye dahil, insansız hava aracı ihracatındaki genel artış, uluslararası barış ve güvenlik üzerinde olumsuz etkisi olabilecek uzaktan savaş yöntemlerinin gittikçe yaygınlaştığı bir küresel eğilime katkıda bulunmaktadır. Mevcut veriler insansız hava araçlarının dünyada kullanımının yer yer gerilimleri tırmandırabileceği ve istikrarsızlığa yol açabileceğini gösteriyor. Bu teknoloji hava operasyonlarını daha az maliyetli ve askeri personel için daha az riskli hale getiriyor. Bu durum alıcı hükümetler için askeri operasyonların muhtemel iç siyasi maliyetini azaltıyor ve onları SİHA'ları olmasaydı belki de girişmeyecekleri askeri operasyonlara sevk edebiliyor. İnsansız sistemlerin yaygınlaşmasından endişe duyan analistler, SİHA teknolojilerinin devletlerin askeri personeli için riskleri önemli ölçüde azalttığını, ancak çapraz ateşe yakalanma riski olan siviller için bu durumun geçerli olmadığını savunuyor. Bunun önemli örneklerinden biri ABD'nin “küresel terörle mücadelesi”: bu kapsamda zaman zaman insansız hava araçları kullanılmış ve bu sistemlerin istenmeyen şekilde sivilleri hedef alması ABD için siyasi ve itibar maliyetlerine yol açmıştır.

Bazı Türk yetkililer ve sektör temsilcileri, ülkeler hem kendilerinden hem de rakiplerinden daha fazla insansız hava aracı alıp kullandıkça, itibar maliyetleri ve istenmeyen güvenlik sonuçları gibi durumlarla daha sık şekilde karşı karşıya kalınabileceğini kabul ediyor. Başka Türk yetkililer ise teknolojinin en azından kısa vadede, zayıf devletlere hasımlarına karşı koyma veya onları caydırma imkânı vererek çatışma risklerini azaltabileceğini ve böylece “dengeleyici” bir unsur olabileceğini dile getiriyor. Buna benzer mülahazalar, mevcutta Türkiye’nin SİHA satış hızını etkilemiş gibi görünmüyor.

İnsani maliyetler de bir başka endişe kaynağı. Her silah satışında olduğu gibi, alıcıların satın aldıkları sistemleri uluslararası hukuk ve normları ihlal edecek şekilde, örneğin sivilleri hedef alarak ya da sivilleri korumak için yeterli önlemleri almadan, kullanma riski var. Uluslararası insan hakları ve insancıl hukuka bağlılık konusunda daha kötü sicili olan alıcılar için bu riskler daha da artmaktadır. Bazı alıcılar, özellikle yoğun nüfuslu kentsel operasyonlar da dahil olmak üzere, terörle mücadele operasyonlarında silahlı insansız hava araçlarının siviller için oluşturduğu tehlikeleri göz önünde bulundurmayabilir veya göz ardı edebilir.

Türkiye buna benzer tatsız bir durumla daha önce karşılaştı. 2022'de, Etiyopya federal güçlerinin, ülkedeki Tigray silahlı gruplarla yaşanan kanlı iç savaşta Türkiye'den aldıkları bir insansız hava aracını sivillere karşı kullandıklarına dair iddialar uluslararası basında yer aldı. Hem Addis Ababa hem de Ankara bu haberleri yalanladı. Bununla birlikte, Kriz Grubu'na 2023'ün başlarında konuşan bir Türk yetkili, ABD'den gelen eleştirilerden de sonra Türkiye'nin, Etiyopya'ya SİHA ihracatını kısa bir süre için de olsa askıya aldığını belirtti. Etiyopya'nın yanı sıra Türkiye, Batılı ülkelerin – nihai kullanım endişelerinden dolayı – SİHA veya başka ölümcül ürünler sağlamada genellikle isteksiz davrandığı Mali ve Burkina Faso gibi ülkelere de bu sistemleri sattı. Yukarıda bahsi geçen Nijerya’daki saldırı da SİHA’ların yaygınlaşmasıyla ortaya çıkabilecek insani maliyetlere ilişkin çarpıcı bir örnek niteliğinde.

Hassas Dengeleri Gözetmek

Yukarıda da belirtildiği üzere, insansız sistemlerin yaygınlaşması ülkeler için şiddete başvurma eşiğini düşürmekte. Bu durum, ABD'nin “terörle küresel mücadelesinin” de gösterdiği gibi, çatışmaların daha fazla ve hızlı yayılmasına yol açabiliyor. Türkiye'nin bu sahneye nispeten düşük maliyetli, yüksek performanslı ve dünyada çok fazla ilgi gören ürünlerle girmesi, daha genel anlamda insansız silah teknolojilerinin yayılmasında belirli bir rol oynuyor. Tabii Ankara'nın perspektifinden bakıldığında, Türkiye bu alanda tek oyuncu değil ve bu işten kendi payına düşeni almaya elbette hakkı var. Ayrıca Türkiye'nin bu alanda yer almaması halinde üyesi olduğu NATO'nun hasımları konumunda olan Rusya, Çin ve İran gibi aktörlerin boşluğu doldurmak için hazırda beklediğini de unutmamak gerekir. Bu koşullar altında, Ankara'dan gerçekçi olarak şunlar beklenebilir: bu alandaki konumunu sorumlu bir ihracatçı olarak güçlendirmesi, insansız sistemlerin ihracatı ve kullanımıyla ilgili gelişmekte olan normlara uygun hareket etmeyi sürdürmesi ve bu sistemlerin ihracatının uluslararası barış ve güvenliğe – dolayısıyla da kendi dış politika hedeflerine – yönelik olası riskleri dikkatli ve olabildiğince ön alıcı şekilde değerlendirmesi. 

Türkiye, insansız hava araçlarını satın alan ithalatçılara yönelik denetim mekanizmaları ve nihai kullanım gereklilikleri konusunda daha da dikkatli davranarak büyüyen insansız hava aracı ihracatının yol açabileceği riskleri azaltabilir. Kriz Grubu'nun görüştüğü bazı Batılı savunma uzmanları, Ankara'nın “sorgusuz sualsiz” (veya İngilizce tabiriyle "no-questions-asked"), yani neredeyse hiçbir koşul öne sürmeden, SİHA satışlarını gerçekleştirdiğini belirtiyor. Ankara bu iddiayı reddediyor ve satışların Savunma Bakanlığı tarafından Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Sanayi Başkanlığı ile istişare içerisinde dikkatle incelendikten sonra onaylandığını ifade ediyor. Yetkililer ayrıca insansız hava araçları ve başka askeri malzemelerin uluslararası insani veya insan hakları hukukunu ihlal edecek şekilde kullanılacağı değerlendirildiğinde, ilgili ülkelere ihracat onayı verilmediğini belirtiyor. Bunun yanı sıra yetkililer satış anlaşmalarının, diğer hususların yanı sıra sivillerin hedef alınmasını yasaklayan nihai kullanım kısıtlamaları içerdiğini de belirtiyor. Kriz Grubu'na konuşan bir yetkili, “[İhracat] politikamız, uygulamalarımız ve prosedürlerimiz... uluslararası norm ve standartlarla sıkı bir uyum içinde düzenlenmiştir” dedi.

Elimizdeki verilerle bu konuda kesin bir kanıya varmak mümkün görünmüyor. Zaten varılabilse bile bu uygulamaların hangi ölçüde silah sistemlerinin istenmeyen şekillerde kullanılmasını engelleyebildiği de tartışmalı. Bir kere, insansız hava araçlarıyla ilgili uluslararası norm ve standartlar hala nispeten belirsiz ve esnek. Türkiye en önemli iki çerçeveye – Wassenaar Düzenlemesi ve Füze Teknolojisi Kontrol Rejimine (FTKR) – katılıyor, ancak bunların düzenleme etkisi zayıf. Hem hukuken bağlayıcı değiller hem de hızla gelişen teknolojiye ayak uydurmakta zorlanıyorlar. Wassenaar, lisanslama kriterlerini devletlerin inisiyatifine bırakıyor. FTKR kapsamında ise Ankara'nın, halihazırda ihraç ettiği silahlı insansız hava aracı sistemleri, en azından şu anda ABD tarafından yorumlandığı şekliyle, anlaşmanın belirlediği eşik değerlerin altında kalıyor. Ankara, yasal olarak bağlayıcı olan ve ihracatçıların konvansiyonel silah ihracatı için şeffaf ulusal kontrol sistemleri ve risk azaltma önlemleri almalarını gerektiren Silah Ticareti Antlaşması'nı (STA) imzalamış olsa da, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu anlaşmayı henüz onaylamış durumda değil. (NATO üyeleri arasında yalnızca Türkiye ve ABD STA'ya taraf değil). Son olarak, bazı Türk yetkililerin kabul ettiği ve başka silah ihracatçılarının da bildiği üzere, bir silah başka bir ülkeye satıldıktan sonra ilgili ürünün alıcılar tarafından kullanımını tümüyle kontrol etmek çok zor, hatta imkânsız bile olabilir. Devletler elbette ürünlerin nihai kullanımı izleyebilir ve ihlal durumunda gelecekteki satışları veya, örneğin, mühimmat tedarikini durdurabilir, ancak uygulamada, buna engel güçlü kurumsal, ticari ve siyasi çıkarlar işin içine girebilmektedir.

Peki o zaman ne yapılabilir? Ankara'nın atabileceği önemli adımlardan biri STA'nın meclisten geçmesini sağlayıp bu anlaşmayı onayladıktan sonra sıkı bir şekilde uygulamak. Bunun dışında, Ankara NATO'daki ortaklarıyla birlikte çalışarak hem insansız hava araçlarının çatışmaları tırmandırma ihtimalini azaltacak hem de bu araçların gölgesinde yaşayan sivillerin korunmasına yardımcı olacak etkili uygulamalar geliştirebilir. SİHA'ların ölümcül yüzünü ve günümüzde yaşanan çatışmalara etkilerini göz ardı etmek mümkün değil. Ankara, insansız sistemlerin ticaretine ilişkin denetim tedbirlerinin gerçekçi ve sorumlu şekilde güçlendirilmesine yardımcı olabilirse, henüz nispeten yeni olan bu silah teknolojisinin kendisi ve başkaları için oluşturabileceği itibar, insani ve jeostratejik risklerin azaltılmasına yardımcı olabilir. Bu yöndeki adımlar, en nihayetinde, SİHA ihracatının Türkiye'nin uzun vadeli dış politika hedefleriyle (diplomasi, ticaret, yatırım vb.) de daha uyumlu şekilde ilerlemesine vesile olabilir.

*İngilizce aslının tercümesidir.

Subscribe to Crisis Group’s Email Updates

Receive the best source of conflict analysis right in your inbox.